İngilizce | Türkçe | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
Genel | culminate in f. | doruğa ulaşmak | ||
The celebrations culminated in a spectacular fireworks display. Kutlamalar muhteşem bir havai fişek gösterisiyle doruğa ulaştı. More Sentences |
||||
Genel | culminate in f. | ile sonuçlanmak | ||
The celebrations culminated in a spectacular fireworks display. Kutlamalar muhteşem bir havai fişek gösterisi ile sonuçlandı. More Sentences |
||||
Idioms | ||||
Deyim | culminate in f. | ile sonuçlanmak | ||
The European Union is set up with the aim of ending the frequent and bloody wars between neighbours, which culminated in the Second World War. Avrupa Birliği, ikinci dünya savaşı ile sonuçlanan sık ve kanlı komşu devletler arasındaki savaşları bitirme amacıyla kuruldu. More Sentences |
||||
General | ||||
Genel | culminate in f. | ile son bulmak | ||
Genel | culminate in f. | ile sona ermek | ||
Idioms | ||||
Deyim | culminate in f. | ile bitmek | ||
Deyim | culminate in f. | sebep olmak | ||
Deyim | culminate in | yol açmak |
İngilizce | Türkçe | |||
---|---|---|---|---|
Phrasals | ||||
Öbek Fiiller | culminate in (something) f. | (bir şeyle) sonuçlanmak | ||
In this way, Kyoto and Bonn will culminate in an unparalleled burst of innovation. Bu şekilde Kyoto ve Bonn benzersiz bir yenilik patlamasıyla sonuçlanacaktır. More Sentences |
||||
Öbek Fiiller | culminate in (something) f. | (bir şeyle) son bulmak | ||
Öbek Fiiller | culminate in (something) f. | (bir şeyle) sona ermek | ||
Öbek Fiiller | culminate in (something) f. | (bir şeye) vesile olmak | ||
Öbek Fiiller | culminate in (something) f. | (bir şeye) yol açmak |